Pieter Bruegel (1525-1569) Yaşamı

        Pieter Bruegel'in hayatı hakkında söylenebilecek söz pek azdır. Aslında hepsi tahmine dayanır. Bu açıdan asıl önemli olan, Bruegel'in  kişiliği değil eseridir. Bütün yaratmalarını topu topu yedi sene  içine sığdırmış olmakla beraber, bunlar içerik bakımından zamanla ölçülemeyecek ölçüde insancıl duyguların dehşet verici bir muhasebesidir. Brugel'in 1525 yılında doğduğu tahmin edilir. Sanatçının hayatı ile ilgili olarak bugün elde bulunan tek belge, 1551 yılında Anvers Şehri Ressamlar Birliği 'ne kabulünü gösteren varakadır. Bu kağıtların altında kendi el yazısıyla "Pieter Bruegels" imzası okunur. İtalya'ya bir seyahat yaptığı bilinmekle beraber bu seyahatin kesin tarihi de bilinmemektedir. 1567 yılında  Ludovic Guichardi tarafından yazılan esere göre bu seyahatin 1551 ile 1555 yılları arasında yapılmış olması gereklidir. 

    Dönüş yolunda Lyon şehrinde kısa bir durak yaptıktan sonra tekrar vatanına gitti ve Hieronymus Cock'la birlikte manzara gravürleri üzerinde çalıştı. 1562 yılına kadar sadece bu sanat kolu ile meşgul olduktan sonra birdenbire yağlıboya resme heves etti. Ölünceye kadar da başka bir şeyle uğraşmadı. 1563 yılında Pieter Coeck'ün kızıyla evlendi. Bu adamın, sanatçının hocası olması muhtemeldir. Bruegel ve karısı ertesi yıl Brüksel'e giderek oraya yerleştiler. Şehir meclisi o sıralarda sanatçıya Brüksel-Anvers kanalının açılış töreni ile ilgili bir resim sipariş etti. Fakat Bruegel bunu yerine getiremeden 1569 senesinde hayata gözlerini yumdu. 

Babil'in Asma Bahçeleri, Pieter Bruegel ,1563, Viyana Versiyonu  

      Bruegel döneminde hem sevilmiş hem de çoğu sanatçılar gibi alay konusu olmuştur. Hollandalı eleştirmen Karel van Mander, resimleri hakkında şöyle yazar: "Aralarında sadece birkaçına insan gülmeden veya gülümsemeden bakabilir." Öte yandan bu yepyeni ifade tarzını benimsemiş insanlar da vardı, hatta pek çoktu. Tuhaftır, Bruegel'in resimleri 16. ve 17.yüzyıllar boyunca ilgi topladığı halde, 18. yüzyılda adeta unutuldu. 19. yüzyılda ondan sadece Baudelaire hayranlıkla bahseder. Ama romantizmin yüzeysel görkemi, bu derin sanatı gene de ezemedi. Böylece 1890 yılından itibaren Bruegel dünya üstündeki büyük yerini iyice aldı. Bugün o, parmakla sayılacak kadar az dahiden biri olarak  kabul edilmektedir. 

    Bruegel'in hayatı beyaz üzerine siyah yazılı belgelerden mahrum olduğu için, hakkındaki tahminler çok değişiktir. Resimlerinde ana konu olarak köy hayatını işlediği için, köylü olduğu iddia edildi. Öte yandan kısa müddet İtalya'da bulunduğu için Rönesans sanatının, hatta Eflatun felsefesinin temsilcisi olarak kabul edildi. Oysa Bruegel, İtalyayı sırf Rönesansı incelemek ve sanatında bu akıma karşı sonradan cephe almak için gitmişti. Köylüleri konu olarak ele alması bu saf ve bilinçli sanatçı için doğaldır. Bruegel, Aldous Huxley'in "Along the Road"isimli eserinde bahsettiği gibi "toplumcu bir filozof ve ırkçı" değilse bile, "mükemmel bir komedi ve trajedi şairi, o ölçüde de içinde yaşadığı çevrenin güçlü bir karakter analizcisidir." 

Hollanda Atasözleri, Pieter Bruegel, 1559

    Pieter Bruegel'i çağdaşları, Flaman Okulu'nun diğer temsilcileriyle kıyaslarlar. Mesela Jerome Bosch (Hieronymus Bosch)  veya Jean van Eyck ile. Birincisiyle belki bir bakıma müşterek tarafları olabilir.  Bosch hakikaten Flandre'da belki bir bakıma müşterek tarafları olabilir.  Bosch  hakikaten  Flandre'da kilise geleneklerini çiğneyerek dini ve ahlaki konuları dilediği gibi işlemiş ilk sanatçıdır. İlhamını doğrudan doğruya halkının duygu aleminden çekip çıkarmıştır. Oysa Bruegel  hiçbir zaman kiliseler için resim yapmadı.  Teknik yönden de hem Bosch'tan hem de Van Eyck'ten çok farklıdır. Kullandığı renk dizisi çok daha canlı ve saftır. Bundan başka Bosch hep azizler ve iblislerle uğraştığı halde  Bruegel bunlardan nefret ederdi. Onun için en çekici konu günlük hayattı. Bütün çıplaklığı ile günlük hayat, sanatçının yaratmalarında kimsenin çözemediği sır, mükemmel perspektif bilgisine rağmen, resimlerine kattığı sayısız figürleri ne maksatla bir satıh halinde işlediğidir. Diğer taraftan bu tarz, sanatçının Rönesansa  karşı almış olduğu cephenin belli bir örneğidir.  Zamanının hayatını canlandırdığı halde Orta Çağ'ın ifade unsurlarından kurtulamamıştır. Bu, sanatçının Rönesans sanatının perspektif kurallarını kabul etmediğini gösteriyor. 

    Bruegel'in kısa süren sanat hayatında önemli yer tutan bir olay da Flandre Eyaleti'nin İspanyollar tarafından işgalidir. Sanatçı, hürriyetini kaybetmiş memleketinde siyasi kurbanları kendisine has üslubu ile çok güzel ifade etti. Bruegel'in bugün mevcut eserleri dışında yaptığı birçok resmi de ölümünden önce karısına yaktırdığı söylenir. Bunlar arasında  işgal senelerinden kalma çalışmaların da bulunması muhtemeldir. 

    Daha önce Bruegel'in resimlerine biçim olarak mizahın hakim olduğunu söylemiştik. Bu biçimler ne İtalyan sanatı gibi ideal güzelliği aramak, ne de Bosch gibi acayip konuları ifade etmek için işlenmiştir.  Biçimlerinde bir ihtişam yoktur, ama yakından bakıldığı zaman her birinde ayrı ayrı neşenin, ıstırabın, sefaletin veya mutluluğun izleri görülür. Bu ruh halleri bu küçücük figürlere  hayret verici bir ustalıkla işlenmiştir.  Sanatçı bu kahramanlarını çizerken onlara öznel ahlak ve estetik anlayışını vermekten kaçınır. O, sadece güzel ile çirkin, iyi ile kötü, asil ile sefil arasında bir gerçeklik bağı kurar. Bu hakikati bulup çıkarmak seyirciye düşen iştir. Olay, bu kompozisyonlarda  tek bir kişinin etrafında dönmez. Neşeyi ve ıstırabı yüzlerce insan paylaşır.

Pieter Bruegel, Köy Düğünü, 1568

     Bruegel, bu kompozisyonlarını yapmadan önce, manzara ressamı olarak tanınmıştı. İtalya seyehati esnasında çizdiği karalamaları vatanına dönünce tuvale döktü. Bu manzaralarda güneyin parlaklığı ile kuzey semasının donukluğu sanki kucak kucağadır.  Bruegel kendisini şöhrete ulaştıran figürlü kompozisyonlarını yapmak için günlerce kahramanların arasına karıştı, onlarla birlikte yedi, içti; yattı, kalktı.  Bu "resimli masalları" hep bu birbirine zıt tiplerin uzun uzun incelenmesinden sonra meydana gelmiştir. Bu alanda en kudretli eserleri arasında  Ölülerin Zaferleri'ni sayabiliriz. Bu, canlılarla ölülerin yaptığı bir meydan savaşıdır. 

    Bruegel, sanatçıların en realisti ve en beşerisidir. Bu itibarla insanlar yaşadıkça onun sanatı da bütün canlılığıyla yaşayacaktır.



Kaynak: Ünlü Ressamlar Hayatları ve Eserleri

Yazar: Sadun Altuna

    


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Antik Mısır Sanatı

Antik Yunan Sanatı (MÖ. VII. ve V. Yüzyıllar Arası)

Ayşe Celile Hikmet Uğuraldım (1880-1950) - İlk Türk Kadın Ressamlarımızdan...