Antik Yunan Sanatı (MÖ. VII. ve V. Yüzyıllar Arası)

        Üç bin  yıl boyunca neredeyse hiç değişmeden katı kurallara ve inançlara bağlı olarak aynı kalan Mısır Sanatından sonra , sanatı Mısır ve Asur'lulardan devralan Yunanlı sanatçılar  MÖ. 520-420 yılları arasında yüz yıl gibi çok büyük ilerleme kaydetmişlerdir.  Sanatın büyük uyanışı ve özgürlüğe kavuşması bu dönemde gerçekleşmiştir.

Antik Yunan Heykel


         Yunan kabileleri sayısız kent ve limanlara yerleşmişlerdi. Küçük topluluklar arasında büyük düşmanlıklar bir çok anlaşmazlıklar olmuştu ama kabilelerden hiçbiri tümünü egemenliği altına almayı başaramadı. Yunanistan'ın  kent devletleri içinde,  Attika bölgesindeki Atina, sanat tarihinde, öteki kentlere göre daha çok ün ve önem kazandı. Özellikle Atina'da tüm sanat tarihinin en büyük ve en şaşırtıcı devrimi burada meyve verdi. Bu devrimin ne zaman ve nerede başladığını söylemek güç . Belki yaklaşık olarak MÖ. VI. yüzyılda, Yunanistan'da taştan ilk tapınakların yapılmaya başlandığı dönemde. Yunanlı sanatçılar, taştan heykeller oymaya başladıkları zaman , Mısırlı ve Asurlu sanatçıların bıraktıkları noktadan işe koyuldular. Resimdeki heykel örneklerine bakıldığında, Mısırlı örnekleri inceleyip onlara öykündüklerini; Mısırlılardan ayakta duran bir adam figürünü  kurmayı, vücudun değişik bölümlerini ve bu bölümleri tutan kasları ortaya çıkarmayı öğrendiklerini gösteriyor. Ama resim aynı zamanda ne kadar iyi olurlarsa olsunlar,  bu kurallara uymakla yetinmediğini, kendi hesabına denemelere giriştiğini göstermektedir.  Bunu tümden başaramamış olabilir; onun yaptığı heykelin diz kapakları, Mısır heykellerinin diz kapaklarından daha az inandırıcı bile gözükebilir. Ama asıl önemli olan şey, eski reçeteleri izleyecek yerde, kendi gözleriyle bakmaya karar vermesidir. Bundan böyle, insan vücudunu imgeleştirmek, önceden öğrenilmiş bir formulü öğrenme sorunu olmaktan çıkmıştı. Her Yunan heykelcisi, belirli bir vücudu nasıl imgeleştireceğini kendisi bilmek istiyordu. Mısırlılar sanatlarını bilgiye dayandırmışlardı Yunanlılar gözlerini kullanmaya başladılar. Bu devrim bir kez başladıktan sonra, artık onun durma noktası olmazdı. Yunanlı heykelciler araştırarak, insan figürünü imgeleştirmek için yeni yöntemler, yeni yollar buldular. Her yenilik başkalarınca da uygulanıyor bu kez de onların bulgularıyla zenginleşiyordu. Mısır yöntemi kuşkusuz birçok yönden çok güvenlikliydi. Yunan sanatçıların deneyleri bazen amacına ulaşamadı. Örneğin gülümseme, itici bir sırıtmaya dönüşebilirdi; yere aşırı az sağlam basış yapmacıklı gibi görünebilirdi. Ama Yunan sanatçılarını bu güçlükler yıldıramadı. Dönüşü olmayan bir yola girmişlerdi artık. 

Ressamlarda aynı yolu izlediler. onların çalışmalarıyla ilgili bilgilerimiz Yunan yazarların anlattıkları kadar. Fakat bir çok yunanlı ressam çağlarında heykelcilerden daha ünlü kişilerdir. Belirsiz de olsa erken Yunan resim sanatıyla ilgili bilgi edinmemizin tek yolu, çanak çömlek resimleridir. bunlar içine yağ ve şarap konulduğu halde vazo olarak adlandırılırlar. Vazoların resimlenmesi Atina da önemli bir sanat haline gelmişti. Resimlenmiş en eski vazolarda hala Mısır sanatının izleri görülür.


Antik Yunan Vazo


              Ancak eski kural parçalandıktan , sanatçı bir kez yalnızca gördüğüne güvenmeye başladıktan sonra, gerçek anlamda bir toprak kayması başlamıştır.  Ressamlar bulguların en büyüğünü gerçekleştirip  perspektif kısaltımı (foreshortening) buldular. Sanatçılar MÖ. 500 yılından az önce , tarihte ilk kez , karşıdan görünen bir ayağın resmini çizmeye cesaret ettiklerinde,  sanat tarihinde büyük bir dönüşüm oldu. Günümüze varan Mısır ve Asur yapıtında böylesi görülmemişti hiç.

               Resimlere bakıldığında Yunanlı sanatçıların Mısır sanatından öğrendiklerini hemen bir yana bırakmadıkları görülüyor.  Hala sert dış hatları ve dengeli düzenlemeyi yapıyorlardı. Doğada gördüklerini gördükleri gibi kopyalamaktan uzaktılar. Eski kurallar, tüm o yüzyıllar içinde geliştirilmiş insan biçiminin örnek imgesi hala başlangıç noktalarıydı. Sadece bunların tüm detaylarıyla kutsal olduğunu düşünmüyorlardı artık.

                   Yunan sanatının büyük devrimi olan , doğal biçimlerin ve perspektif kısaltımın bulunduğu çağ, Yunan kentlerinde yaşayan insanların tanrılarla ilgili eski gelenek ve felsefeleri sorguladıkları ve cisimlerin doğası üzerinde korkusuzca durulduğu bir çağdır. Bu çağ bugünkü anlamda bilimin, felsefenin, Dionysos onuruna yapılan bayramlardan tiyatronun doğduğu çağdır. Yunan sanatı Atina demokrasisinin en yüksek döneminde gelişminin doruğuna ulaştı. Bu dönemin en önemli heykelcisi Fidias'tır, ancak Fidias'ın eserleri günümüze kadar ulaşamamıştır.  Ancak antik dünyanın bu heykellerinin yok olmasının en önemli nedeni, Hristiyanlığın zaferinden sonra , kafir tanrıların heykellerinin parçalanmasının kutsal bir görev sayılmasıdır. Müzelerimizde yer alan heykellerin büyük çoğunluğu , gezginler ve koleksiyoncular için; bahçelere ya da halk hamamlarına süs olsun diye Roma çağında yapılmış ikinci el kopyalar dır. Bunlar en azından Yunan sanatının ünlü başyapıtları hakkında bize fikir vermektedir.

       Yunanlı sanatçıların, insan vücudunun başlıca bölümlerini vurgulamak için kullandıkları kıvrımlama yöntemi, onların biçimin bilinmesine ne denli önem verdiklerini göstermektedir. Kurallara sadakat ama kurallar arasında özgürlük, sonraki yüzyıllarda Yunan sanatına bunca hayranlık kazandırmıştır. Bu  yüzden öğüt ve esin arayan sanatçılar hep Yunan sanatının baş yapıtına koşmuşlardır.

                 Bu büyük dönemin tüm Yunan figürlerinin dağılımında bilgelik ve ustalık görülür. Ama bu çağın  Yunanlı'larının bundan da daha fazla değer verdikleri bir şey vardır:  Her duruş ve devinimdeki insan gövdesini belirlemedeki bu yeni özgürlüğün, betimlenen figürlerin iç yaşamlarını yansıtmada da kullanılması. Büyük düşünür Sokrates'in bir öğrencisinden öğrendiğimize göre, kendisi de heykelcilik eğitimi gören düşünür, sanatçılardan bunu istiyordu. Heykelciler " hareket eden gövdeyi etkileyen duyguları" özenle gözlemleyerek "ruhsal yapı"yı betimlemeliydiler. Yunan sanatçıları insanların birbirlerine söyleyemedikleri duyguları dışa vurmakta gerçekten ustalaşmışlardı. İşte bu yetenek, gövdenin duruşunda "ruhsal yapı"yı bize sezdirerek basit bir mezar taşını büyük bir sanat yapıtına dönüştürmektedir.

         Bu dönemde Yunanlılar ile birlikte sanat özgürlük, gözlem yeteneği, yeni özgün buluşlar ve "ruh" kazanmıştır. Bu dönemin en önemli buluşu perspektif kısaltımıdır. 

Kaynak: Sanatın Öyküsü E.H. Gombrich

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Antik Mısır Sanatı

Ayşe Celile Hikmet Uğuraldım (1880-1950) - İlk Türk Kadın Ressamlarımızdan...