Edgar Degas (1834-1917) Genel Bakış

     Degas, siyasi ve sosyal kökten değişimlerin damgasını vurduğu çalkantılı bir dönemde yaşamış ve bu süreçte Fransa modern sınai bir ulusa dönüşürken Degas'nın doğduğu ve yaşamını geçirdiği Paris de bu derin değişimden payını almıştır.  İkinci Cumhuriyet ve Üçüncü Cumhuriyetin ilk dönemlerinin Paris'i balerinler, at yarışları, kafeler ve kafe konserleri gibi alameti farikası olan konuları ve şehrin iş, yaşam ve eğlence ortamlarını onun önüne sermiştir. Bankacılıkla uğraşan varlıklı bir ailenin üyesi olan Degas, şehrin çalışan kesimlerinin yoksullaşan hayatları da dahil Parisienne yaşamın uç örneklerinin peşinden koşsa da, esas itibariyle yüksek burjuvazinin değerleri ve yaşam biçiminin belgeleyicisi olmuştur. 

Edgar Degas, Absent İçenler (1876)

    Degas'nın kariyeri kabaca üç döneme ayrılabilir; 1855-65 arası klasik sanatı idealleştiren bir üslupta tarihi resim dönemi; 1865-85 arası izlenimci grupla sıkı bağları olan bir gerçekçi olarak öne çıktığı dönem ve son olarak 1885'ten itibaren estetik biçimle daha yakından ilgilendiği dönem. İnsan bedeni ve hareketlerini çalışmalarında yaygın olarak son dönemde işlemiştir. Bu süreçte eski ustalara olan hayranlığı ile kendi çalışmalarının özgünlüğü ve deneyselliğini uzlaştırma çabası yoğunluk kazanmıştır.  En yenilikçi modern ressamlardan biri olmakla birlikte Degas, hayranı olduğu, imrendiği, klasik ustaların sanatını da her zaman aklının bir kenarında tutmuştur. 

Edgar Degas, Dans Sınıfı (1873-1876)

   Degas tamamen işiyle yoğrulmuştu. Hiç evlenmediği gibi sergilerine gittiği yada Montmartre eteklerindeki atolyelerine konuk olma şerefine eren arkadaş çevresine dair kısıtlı hatıralar dışında yaşamı hakkında pek az şey bilinir. Bu arkadaşların bize aktardığı ise onun kapalı bir kutu; şöhrete kayıtsız, sokulgan olabilen, bonkör ve zeki fakat bir o kadar da yıpratıcı, ulaşılmaz ve münzevi  olduğudur. 

    Degas son yıllarında pek mutlu değildi. Gitgide soyutlanmış, büyük ölçüde kendi tercihi olan yalnızlığından sıklıkla söz eder olmuştu. Degas'dan bize kalan, zanaatına yorulmak bilmeden eğilen, sanatına hakim olan konuyu durmaksızın yeniden çalışan adanmış bir sanatçı imgesidir.  Yaşamı günlük bir rutin içinde atölyesinde çalışmak, geç dönem sanatını tanımlayan balerinler ve yıkananları tekrar tekrar ; saplantılı bir şekilde çizmekten ibaret gibiydi. Başardıklarından asla memnuniyet duymadan sanatını ilerletmeye odaklanmıştı. Bozulan sağlığı ve görme yetisi bu mücadeleye bir son verdiğinde  yaşamına anlam veren tek şey, varlık sebebi elinden alınmış oldu. Degas, bir sanatçı olarak sahip olduğu kudretten de, dönemi tanımlayan çağdaşı diğer pek çok sanatçıdan da daha uzun yaşadı. Öldüğünde geride benzersiz ve istisnai eserler bıraktı.  


Kaynak:DEGAS, 500 Görsel Eşliğinde Yaşamı ve Eserleri (İş Bankası Kültür Yayınları)

Yazar:Jon Kear

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Antik Mısır Sanatı

Ayşe Celile Hikmet Uğuraldım (1880-1950) - İlk Türk Kadın Ressamlarımızdan...

Antik Yunan Sanatı (MÖ. VII. ve V. Yüzyıllar Arası)