İlkel Sanat



       Sanatın nasıl doğduğunu bilmiyoruz, eğer sanat Caude Monet’in dediği gibi “Doğanın özgürce ve duygusal biçimde yorumlanması” ya da Paul Gauguin’in dediği gibi sanat “Doğadan çıkan bir soyut” ise  mağara duvarlarına yapılan resimleri sanat eseri olarak görebiliriz.  Bilinen ilk mağara resimleri bundan yaklaşık 64.800 yıl önce yani modern insanın Avrupa’ya gitmesinden 20.000 yıl önce İspanya da bulunmuştur ve bu resimler Neandertaller tarafından yapılmıştır.  Reuters te yayınlanan makaleye göre bu resimlerin bulunması mağara insanı olduğu düşünülen neandertallerin , insan kültürünün temeli olan sembolizma  kapasitesine ve belli bir  bilince sahip olduğunu kanıtlıyor.  Bu mağara resimlerinin yapılması sanat için değildi tabi ki belli inanışlar için yapıldıkları düşünülüyor. Gombrich in Sanatın Öyküsü kitabındaki bir varsayım a göre; “ Mağara duvarlarına yapılan hayvan resimlerinin bir açıklaması, resim yapmanın insana güç verdiğine ilişkin evrensel inanışın en eski örnekleri olmasıdır. Bir başka deyişle bu ilkel avcılar, belki de sadece zıpkınları ve taş baltalarıyla haklarından gelebildikleri bu hayvanların resimlerini yaparlarsa gerçek hayvanların da kendi güçlerine boyun eğeceğine inanıyorlardı. “  Bilim adamları da yine benzer açıklamalar getirmişlerdir mağara resimleri için, bazı bilim adamları av hayvanlarının bollaşması için resimlerin yapıldığını yani bir çeşit büyü olduğunu düşünüyor. Neandertller ve sonrasında ilk insanlar mağara duvarlarına resim yaparak doğa üstünde kontrol sağlamaya , korkularıyla ve belirsizliklerle başa çıkmaya çalışmışlar gibi görünüyor.

Magara Duvar Resmi

Mağara yaşamından, avcı toplayıcılıktan yerleşik hayata geçen ve tarıma başlayan insanlar zannedildiği gibi yerleşik hayata geçmek için ev inşa etmemiş, tarihin bilinen ilk ve en büyük tapınağını yani Göbeklitepe’yi inşa etmiş ve bu tapınakta dini törenlerini gerçekleştirebilmek için yerleşik hayata geçmişlerdir,  ayrıca  buğdayı da  ilk kez ekmek yapmak için kullanmamış bira yapmak için kullanmışlardır, yani insanlar ekmek için değil bira uğruna tarıma başlamışlardır.  Yaklaşık 12.000 yıl önce inşa edildiği düşünülen Göbeklitepe Daire şeklinde 20 tapınaktan oluşan büyük bir tepedir. Göbeklitepe’nin yapıldığı dönem aynı zamanda insanların mağara resimleri  yapmayı bıraktıkları dönemdir, yani insanlar artık mağara resimlerinden kabartma hayvan figürleri ve üç boyutlu hayvan figürleri yapmaya geçmişlerdir. Burada bulunan T ve ters L biçimindeki dikilitaşların insanları betimlediği düşünülüyor, taşların  üzerlerinde de kabartma ve üç boyutlu olarak yapılmış olan  hayvan figürlerinin ise  yapılış amaçlarına dair çeşitli varsayımlar olsa da  tam olarak hangi amaçla yapılmış olabileceği henüz bilinmiyor, bir inanç sistemini temsil ettikleri biliniyor sadece. Göbeklitepe kazı başkanlığını yürüten Prof. Dr. Klaus Schimidt’ in sözleriyle “Göbekli Tepe’nin etkileyici anıtsal buluntuları yetkin bir taş işçiliğini yansıtmakta, taş üzerinde kabartma tekniğiyle yapılarak aktarılan motiflerin içerik zenginliği ise karmaşık bir düşünsel düzeye ulaşıldığını göstermektedir.” Yani insan ile  sanat birlikte gelişmeye ,değişmeye ve büyümektedir.

E.H Gombrich’in Sanatın Öyküsü adlı kitabında belirttiği gibi; İlkel insanlar için bir kulübe ve bir imge arasında yararlılık açısından bir fark yoktur. Kulubeler onları yağmurdan, rüzgardan, güneşten ve kendilerini yaratmış olan ruhlardan korurlar, imgeler ise, onları doğal güçler kadar gerçek olan öteki güçlere karşı korurlar, yani resimler ve heykeller büyü amaçlı kullanılırlar.  İmge ile gerçeklik arasındaki ayrım ilkel insanlar için bazen çok belirsizdir. Yerliler bir keresinde sürülerinin resimlerini yapan Avrupalı bir ressama , korkuyla şu soruyu sormuşlardır. “bunları alıp götürürsen neyle yaşarız biz?
Dinsel şenliklerinde hayvan kılığına girerek, hayvanlar gibi hareket ederek, kutsal danslar yapan bazı kabileler vardır. Bu ilkel insanlar,  insanların  hem hayvan hem insan olabileceğine inanırlar. Bir çok kabilelerin bu hayvanları canlandıran maskeleri vardır. Özel törenlerinde bu maskeleri kullandıklarında kendilerini bu maskenin canlandırdığı hayvanmış gibi hissederler.  Bir çok sanat yapıtının amacı bu törenlerin bir parçası olmaktır ve önemli olan heykel ya da resmin güzel olması değil “yarattığı etkidir”, yani istenen etkiyi sağlamasıdır. Sanatçılar ayrıca bu yapıtları, her biçimin ve rengin ne anlama geldiğini bilen kendi kabile halkı için yaparlar.  Sanatçılardan beklenen şey bunları değiştirmeleri değil, sadece tüm bilgi ve becerilerini çalışmalarına uygulamalarıdır.
İlkel sanat önceden saptanmış bir yol izler ama yine de sanatçıya kendi yeteneğini gösterme olanağı bırakır. Kimi kabile sanatçılarının ulaştıkları teknik ustalık gerçekten çok şaşırtıcıdır. Bir çok kabile oymacılıkta, sepet örmede, deri sepilemede, hatta maden işlemede gerçekten akla durgunluk veren bir beceriye ulaşmıştır. Onların bizden farklı olan tarafları zanaatsal düzeyleri değil düşünce tarzlarıdır. Sanatın tarihi gittikçe  gelişen teknik yetkinleşmenin değil değişen düşünce tarzının ve kurallarının tarihidir.

Kaynaklar
1.E.H GOMBIRCH , SANATIN ÖYKÜSÜ
2.NTV  HABER INT. SAYFASI
3.REUTERS NEWS INT.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Antik Mısır Sanatı

Ayşe Celile Hikmet Uğuraldım (1880-1950) - İlk Türk Kadın Ressamlarımızdan...

Antik Yunan Sanatı (MÖ. VII. ve V. Yüzyıllar Arası)